Solvoyo’da her gün sadece iş değil, aynı zamanda ilham veren hikâyeler de üretiliyor. Bu kez iki çocuk annesi ekip arkadaşımız Merve Şimşek ile bir araya geldik; STEM yolculuğunu, anneliği ve kariyerini nasıl dengelediğini, Solvoyo’da çalışmanın bu süreçte ona nasıl bir alan açtığını konuştuk. Onun deneyimlerinden yola çıkarak hem anneliğin hem de profesyonel hayatın aynı çatı altında nasıl güçlenebileceğini birlikte keşfedelim.
1. STEM alanına yönelme kararınız nasıl şekillendi? Bu karar, toplumun ya da ailenizin size biçtiği rollerle çatıştı mı?
Benim STEM alanına ilgim çocukluk yıllarımda başladı diyebilirim. Her zaman her şeyin nedenini, kökenini sorgulayan; olanı olduğu gibi kabul etmek yerine “daha iyisi nasıl olabilir?” diye düşünen bir çocuktum. Bu yönüm, zaman zaman özellikle anne babamın başını ağrıtsa da, hiçbir zaman şikâyet etmediler. Aksine, merakımı beslemek ve beni desteklemek için ellerinden geleni yaptılar. Öğrenme konusunda önüme hiçbir engel koymadılar, tam tersine her fırsatta yolumu açtılar.
Çocukluğumdan beri mevcut bir sistemin nasıl daha verimli çalışabileceğini, nasıl daha çok fayda sağlayabileceğimi düşünmeyi sevmişimdir. Bu, eğitim hayatımda da bana yol gösterdi. Okul hayatımda kendimi daha başarılı hissettiğim alanlar doğrultusunda yönlendim; matematik ve fen her zaman sosyal derslere kıyasla çok daha fazla ilgimi çekti. O dönemde sosyal dersler büyük ölçüde ezber gerektiriyordu ve ben ezber konusunda kendime pek güvenmezdim. Bu nedenle yönüm zaten doğal olarak STEM’e kaymıştı.
Ailem bana kariyer seçimim konusunda asla bir rol biçmedi. Seçimlerimde hep yanımda oldular ve desteklerini hep hissettirdiler. Toplumsal bir baskı da hissetmedim ancak yakın çevremden, özellikle baba mesleğini seçmem konusunda çok yönlendirmeler oldu. Babam mesleğinde çok başarılı bir ekonomistti ve özellikle üniversite tercih döneminde, o alanda bir seçim yapmamın, sonrasında onunla birlikte çalışmamın çok daha mantıklı bir yol olduğu sıkça dile getirildi. Ama onun yaptığı işi çok karmaşık ve kendime çok yabancı buluyordum. Kendimi o ortamda hayal edemiyordum. Zaman zaman “acaba nasıl olurdu” diye düşündüğüm olsa da, kendimi daha güçlü hissettiğim alanda ilerlediğim için hiçbir zaman pişmanlık duymadım.
2. Eğitim veya kariyer yolculuğunuzda “bu alan kadınlar için değil” mesajını açık ya da örtük şekilde aldığınız oldu mu? Bu durum sizi nasıl etkiledi?
Bir zamanlar yalnızca erkeklerin eğitim alabildiği, sonradan karma hale gelen bir liseden mezun oldum. Üniversitede bilgisayar mühendisliği okurken de erkek öğrenci ve hatta erkek öğretmen sayısı çoğunluktaydı. Buna rağmen eğitim hayatım boyunca “bu alan kadınlara göre değil” şeklinde bir imayla hiç karşılaşmadım. Farkındalık düzeyi yüksek, etrafını yücelten insanlarla aynı ortamda olduğum için kendimi şanslı hissediyorum.
Yine de zaman zaman erkeklerin daha avantajlı olduğu bir çevrede yer aldığımı düşündüğüm oldu. Ancak başarabildiğimi görmek bana güç verdi. Dolayısıyla, o dönemde böyle bir mesaj gelse bile kendi güvenlik duvarımdan sekip gitmiştir diyebilirim.
Fakat kariyer yolculuğumda çevre değişince işler biraz değişti. Cinsiyet rekabetini ve kadın olmanın dezavantajlarını kurumsal hayatta bazı erkek ve hatta bazı kadın çalışanlar karışısında daha çok hissettim. Yine de bu deneyimler beni yıldırmak yerine daha da güçlendirdi.
3. Toplumda hâlâ yaygın olan “annelik ile kariyer bir arada yürümez” yargısıyla siz nasıl baş ettiniz?
İki çocuklu bir anne olarak aynı anda hem yüksek lisans yaptım hem de çalıştım; ancak bu dengeyi kurmak her zaman kolay olmadı. Açık konuşmak gerekirse, annelik sürecimin başında bir süreliğine iş hayatına ara vermiştim. O dönemde tamamen çocuğumun ihtiyaçlarına odaklanmak istedim. Zor ama aynı zamanda dönüştürücü bir süreçti.
İşe geri döndüğümde ise kariyerime kaldığım yerden devam etmenin mümkün olduğunu görmek beni çok motive etti. Bu noktada beni en çok destekleyen unsur, çalıştığım kurumun anlayışlı ve kapsayıcı kültürü oldu. Özellikle çocuklarımla ilgili ihtiyaçlarım olduğunda her zaman anlayışla karşılandım. Eşimle sorumlulukları dönüşümlü paylaşmamız da bu dengeyi kurmamda büyük rol oynadı.
“Annelik ve kariyer bir arada yürütülemez” yargısıyla birebir mücadele etmek zorunda kalmadım ama bu dengeyi sağlamak için hem sistemsel hem kişisel olarak doğru koşulların oluşması gerektiğini yaşayarak öğrendim.
4. Anne olduktan sonra STEM alanında çalışmaya dair algınızda ne değişti? Bu dönüşüm sizin çalışma stilinizi nasıl etkiledi?
Özellikle uzaktan çalışmaya elverişli olması nedeniyle teknoloji sektörünün, diğer sektörlere kıyasla anneler için daha avantajlı olduğunu düşünüyorum. Ancak benim pozisyonumda, sistem hatalarına karşı her an tetikte olmam gereken bir sorumluluk var. Bu durum, çocuklarımla geçireceğim zamanın etkilenmemesi adına beni daha kontrollü, planlı ve yedekli çalışmaya yöneltti. Bu da çalışma disiplinime olumlu yansıdı diyebilirim.
5. Solvoyo’daki çalışma düzeni anneliğinizi ve kariyerinizi dengeleme konusunda size nasıl bir alan açtı?
Daha önce de belirttiğim gibi, iş yerim konusunda gerçekten kendimi şanslı hissediyorum. Solvoyo’daki esnek ve anlayışlı çalışma düzeni, hem annelik hem de kariyer rollerimi sağlıklı bir şekilde sürdürebilmem için bana geniş ve destekleyici bir alan sundu.
Çocuklarımla ilgili bir ihtiyaç doğduğunda, bunun bir “engel” olarak değil, hayatın doğal bir parçası olarak görülmesi beni son derece rahatlattı. Sürekli tetikte olmam gereken bir pozisyonda çalışmama rağmen, bu destek sayesinde işimi aksatmadan sürdürebildim ve aynı zamanda annelik rolümü de gönül rahatlığıyla yerine getirebildim.
6. Kurum kültürü açısından, “anlaşıldığımı, desteklendiğimi hissettim” dediğiniz bir anı bizimle paylaşır mısınız?
Çocuklarımın arka arkaya hastalandığı ve “bu hastalıklar hiç bitmeyecek galiba” dediğim bir dönemde işler oldukça yoğundu, sistemsel bir geçiş sürecindeydik ve sorumluluğum fazlaydı. Buna rağmen hiç sorgulanmadan, neye ihtiyacım varsa önce o gözetildi. Önemli bir toplantıya hastanede olmam nedeniyle katılamayacaktım ve toplantıyı ertelemek zorunda kaldığımda gerçekten samimi bir destek gördüm. Bu sayede hem görevlerimi planlayabildim hem de içim rahat şekilde çocuklarımın yanında olabildim. O an sadece bir çalışan değil, bir birey olarak değer gördüğümü hissettim ve bu benim için çok kıymetliydi.
7. Kadınlara fırsat eşitliği sunmak sadece İK politikalarıyla mı olur? Yoksa kültürle mi? Sizce Solvoyo bu konuda nerede duruyor?
Bana göre kadınlara fırsat eşitliği sunmak yalnızca yazılı politikalarla değil, kurumun günlük yaşantısına yerleşmiş kültürüyle mümkündür. Kurallar bir çerçeve sunabilir ama asıl farkı, insanlar ve liderlik anlayışı yaratır. Solvoyo’da yalnızca kâğıt üzerinde değil, günlük pratikte de kadın çalışanların anlaşıldığını, desteklendiğini ve güçlendirildiğini hissettiren bir kültür var. Bu yaklaşım sayesinde kendimi güvende ve motive hissediyorum.
8. Bugün STEM alanına adım atmayı düşünen genç bir kıza bir cümleyle ne söylersiniz?
STEM yolculuğu, kendini her gün yeniden inşa etmeyi göze alanlar içindir; hayal gücünse en sadık yol arkadaşın olacak. Kendine inan, potansiyeline güven, çünkü bir kadının dokunuşu bu yolculuk için elzemdir.
9. Çalışma hayatında eşitlik sadece sayılarda mı gizli sizce, yoksa günlük pratiklerde mi? Siz kendi deneyiminizde bu farkı nerelerde en çok hissettiniz?
Eşitlik yalnızca oranlarla ya da yüzdelerle değil, her gün iş hayatında yaşadıklarımızla ölçülür. Ben en çok, özel hayatımla özellikle de çocuklarımla ilgili ihtiyaçlarım karşısında anlayışla karşılandığımda, toplantılarda fikirlerime değer verildiğinde ve cinsiyetim değil yetkinliğim üzerinden değerlendirildiğimde bu farkı hissettim.
Sayılar elbette bir gösterge olabilir; ancak günlük yaşamdaki tutumlar ve davranışlar, gerçek eşitliğin nerede durduğunu çok daha net ortaya koyar.